Camille Claudel’in biyografisi farklı bir kadro ile 1988 yapımı filmde başarıyla anlatılmıştı. Bu filmde sanatçının bütünsel biyografisi anlatılmak yerine aklıl hastanesinde geçirdiği kesite bir bakış atılmış.
Tamamlayıcı bir eser olarak değerlendirip Juliette Binoche’nin ustalık dönemi oyunculuğunun keyfi çıkarılmalı…
Camille Claudel bir akıl hastası değil bir dâhi miydi?
Dönemin Fransa’sında sanatçı bir kadın olmanın ve hep birilerinin gölgesi altında sanatını devam ettirmenin getirdiği acı psikoza dönüşmüş olabilir mi?
Rodin, onu gerçekten kıskanıyor muydu?
O dönemin ataerkil Fransa’sında herkes Rodin’in tarafını tutuyordu.
Paul Claudel bir sanatçı olmasına rağmen otuz yıl boyunca bir akıl hastanesinde atölyesinden, heykellerden uzak yaşamış.
Sanatçının hayatının kısa bir bölümüne odaklanan filmi kaçırmayalım.
Rodin’in en önemli heykellerinden biri olarak karşımıza çıkan, ülkemizde Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde bir replikası da bulunan ‘Düşünen Adam’ da Claudel’in izlerine rastlamak mümkündür. Rodin’in ‘Düşünen Adam’ ve ‘Cehennemin Kapıları’ eserlerinin aslında ona ait olmadığını, aslen Camille Claudel tarafından yapıldığı sanat tarihçileri tarafından hala tartışılan bir konudur.
1883’te, heykel eğitimi veren Auguste Rodin’le tanışan Claudel, Rodin’in ilham kaynağı, modeli, arkadaşı ve hatta sevgilisi olmuş.
Camille Claudel Eserleri
